Onu ilk gördüÄŸümde bar taburesinde oturmus kahvesini yudumlayarak etrafi izliyor, ara ara kafasını usulca aÅŸağı yukarı sallayarak barmenle konuÅŸuyordu.
Santiago de Campostela hac yolunu yürürken konakladığım kasabada tanıştım António ile. Senenin bu zamanı Santiago yolunu yürüyen pek fazla insan olmadığından o akÅŸam kasabada konaklayan yalnızca ikimizdik. AkÅŸam kendisi için yaptığı yemeÄŸe beni de davet etti. İçecek bir ÅŸey isteyip istemediÄŸini sorduÄŸumda ''Ben su içerim, sen kendine istersen alabilirsin'' dedi.
António 64 yaşında. 30 senedir aÄŸzına içki sürmemiÅŸ. "Az önce barda gördüÄŸümüz adamı hatırlıyor musun?'' dedi sarhoÅŸ olan adamı kastederek. ''İşte ben de öyleydim eskiden.''
Hiç evlenmemiÅŸ. Nedenini sorduÄŸumda ''Ben deliyim'' diyor hafif gülümseyerek. "Akli dengem pek iyi deÄŸil". ''Nasıl yani! Ama iyi görünüyorsun'' diyorum ÅŸaÅŸkınlıkla - ama en başında dikkatimi çekmesinin nedenini ÅŸimdi daha anlıyorum. - ''30'lu yaÅŸlarımda daha kötüydüm. Yaşım ilerledikçe toparladım ama hiç evlenmedim. Benimle yaÅŸamak çok zor'' diyor.
Ertesi gün erkenden kahvaltı için buluÅŸup bir cafe'ye giriyoruz. Dışarıda unuttuÄŸunu sandığım sırt çantasını içeri taşıdığımı görünce ''Bırak, kalsın" diyor António "Kimse bir ÅŸey yapmaz çantaya. Hepimiz kardeÅŸiz.'' (Kasabada barmen dışında kimseyi tanımıyor bunu söylerken.) O sırada birkaç kiÅŸi ile göz göze geliyorum, yere bırakıyorum çantayı gülümseyerek, biraz da mahcup hissederek...
Hiç tanımadığı insanlara taşıdığı güven ve sevgi ile yaÅŸayan, yemeÄŸini tanımadığı herkesle paylaÅŸan, 30 senedir aÄŸzına içki sürmemiÅŸ Madridli 'deli' António ile vedalaşıyoruz. Elbette son sözü o söylüyor ''Hayat bir mucize, unutma.'' diyor ayrılırken...
Herkes kaldığı yerden yola devam ediyor. Üç günlük daha yürünecek yolum var, António’nun arkasından bakarken daha bir ÅŸeyi daha iyi anlıyorum: Ben hikayeler aramıyorum. Onlar zaten her yerde...