top of page

Bir ülkeden ötekine yüzerek geçmeye nasıl cesaret ettiÄŸini sorduÄŸumda aldığım yanıt ‘’Bazen en zor görünen ÅŸey aslında en kolaydır’’ oluyor.


Seneler önce kendisini 11 km’lik bir yüzme deneyimine hazırlıyor T.A. Öyle ki bu fikir zaten aklının bir köÅŸesinde hep var. Mahkum olduÄŸu günlerde, hapishanede sürekli egzersiz yapıyor, denizin soÄŸuÄŸuna kendisini hazırlamak için soÄŸuk su ile duÅŸ alıyor. Gün gelip de özgürlüÄŸüne kavuÅŸtuÄŸunda kendisini güvende hissetmediÄŸi ülkeden ayrılma yolları arıyor.


‘’Gitmek için baÅŸka imkanlar da vardı. Belki yüzmekten daha güvenli görünen yollardı. Mesela bir ÅŸebeke vardı, para karşılığında insanları yurt dışına götürüyordu. Ama onlarla iÅŸ yapmak denizden daha riskliydi benim için çünkü onlara güvenmedim. Her ÅŸey olabilirdi, riskler benim kontrolümde olmayacaktı. Ama yüzmek öyle deÄŸil, her ÅŸey bana ve doÄŸaya baÄŸlıydı.’’


‘’‘Nasıl yapacaksın!’ dediler. Dedim ki ‘dalgalarla anlaÅŸma yapacağım ben.’ Bir süre denizi gözlemledim, saatlerce yüzüp geri geldim. Özellikle akÅŸam saatlerinde dalgaların boyu artıyor. Bir de ÅŸunu fark ettim: Dalgalar sana vurup, seni sürüklemiyor. Çalkalantı halindeler. Seni yükseltip, indiriyor. Dalgaya karşı gelmeyeceÄŸim, beni kaldırdığında ondan yararlanacağım. Nitekim dalgalar 2 metreye kadar varıyordu. Beni kaldırdığında 2 - 3 kulaç atabiliyordum.’’


Uzun süren denemeler, ölçüp tartmalar hatta tartışmalar sonucunda Türkiye’den Yunanistan’a 9, 5 saat boyunca yüzerek geçiyor T.A. Dalgıç kostümü, bonesi, içerisine enerji içeceÄŸi ve çikolatalar koyduÄŸu çantası ile sevdikleriyle vedalaÅŸtıktan sonra kıyıdan açılıyor.


‘’Henri Charriere’ın ‘’Kelebek’’ adlı kitabını bilir misin? İşlemediÄŸi suçtan ötürü kürek mahkumu olan birinin yüzerek özgürlüÄŸe kaçış öyküsünü anlatır. Edebiyata merakımız kaçış biçimimizi etkilemiÅŸ olabilir’’ diyor gülümseyerek.


 ‘’Suya gireceÄŸim yer aynı zamanda askeri koruma altında, dolayısıyla etrafta gözetleme kuleleri olduÄŸundan çok dikkatli olmam gerekiyordu. Tehlike sadece deniz deÄŸil, çünkü fark edilirsem vurulabilirdim. ‘’


‘’Yüzmeme güveniyorum, günlerce suyun içerisinde kalabillirim. Ama denizi tanımıyorum. BaÅŸka bir risk akıntı olması ihtimali idi. Biraz incelediÄŸimde, kıyıdaki ÅŸekillerden, akıntının daha çok adanın etrafında olabileceÄŸini tahmin ettim. Ama akıntı dondurucu derecede soÄŸuk olabilirdi. Bunları göze almıştım artık. Yüzmeye baÅŸladım. Bir süre sonra yoruldum, kendime göre bi yüzme yöntemi geliÅŸtirmem gerekiyordu. YorulduÄŸum zaman ters yüzüyordum.  Bazen ters, bazen düz yüzerek ilerlerken ayağıma kramp girdi. Kramp girdiÄŸinde ne yapılması gerektiÄŸini daha önce bir dalgıçtan öÄŸrenmiÅŸtim. Senin de aklında olsun kramp girdiÄŸinde kası ters yönde tutup çekerek germek gerekiyor. Bu ÅŸekilde yüzmeye devam ettim.’’


‘’Bir süre sonra karnım aÄŸrımaya baÅŸladı. Açılmadan önce beni uÄŸurlamaya gelenlerle karpuz yemiÅŸtik. MeÄŸer karpuz idrar yapıyormuÅŸ.  Üzerimde zaten yüzme kostümüm var, içime bir de mayo giymiÅŸim, bir de suyun basıncı var. İstesem de altıma da iÅŸeyemiyorum. Yolda beni en zorlayan ÅŸeylerden birisi bu oldu. ‘’


‘’UlaÅŸmaya çalıştığım adada uzaktan yanıp sönen ufak bir ışık fark ettim. Yönümü deniz fenerine doÄŸru tutarak yüzmeye devam ettim ama ilerleyip ilerlemediÄŸimi anlamam zordu. Sonunda belli belirsiz de olsa o ışığa doÄŸru yaklaÅŸtığımı fark ettim. Sonra dedim ki kendi kendime ‘’Salyangoz hızıyla da olsa ilerliyorum. İşte bu hayat demek, kurtuluÅŸ demek...’’


‘’Adaya vardıktan sonra iki gün bir çalılığın içerisinde saklandım. Plaja çıkmaya karar verdiÄŸimde bir kaç aile gördüm etrafta. Yunanca zaten bilmiyorum, İngilizce bir kaç kelime biliyorum. Yukarıdan inmeye baÅŸladım, üzerimde yüzme kostümüm, saçım başım dağınık... Çekinerek çıktım yürüyorum, baktım endiÅŸelenmeme gerek yok. Kimse kimseyle ilgilenmiyor. Türkiye’de olsan bakarlar, sorarlar; kimdir, ne yapıyor burada. O sırada dedim ki ‘Tamam ben Avrupa’dayım.’ Kimse kimseye karışmıyor. Özgürler.’’


‘’Çok susamıştım. Bir çift gördüm, su istemek için yanlarına gittim, ‘suyumuz yok’ dediler, vermediler. Orada yine kendi kendime ‘Evet, Avrupa’dayım.’ Dedim ’Benciller.’ Anadolu’da seni susuz bırakmazlar.


Avrupa’nın bendeki ilk izlenimi bu oldu: Herkes özgür ama benciller.


Ben geldikten bir süre sonra o benim güvenmediÄŸim adam kaçırma ÅŸebekesinin de yakalandığını haberlerde gördüm. Benim yüzerek geçtiÄŸim yerde, bir kaç sene önce kayıkları battığı için yaklaşık 40 - 50 kiÅŸi hayatını kaybetti.


Bir zaman sonra evlendim, bir kızımız oldu burada. Ona içerisinde umudu ve zaferi barındıran bir isim vermek istedik. Vardığım plajın adını kızımıza verdik.


Adada iki gece saklandığım çalılığın kuru bir dalını beraberimde getirmiÅŸtim. Sonradan o adada yangın çıktığını her duyduÄŸumda, hatırlarım... Bir de o çalılığın altında bulduÄŸum iki salyangoz kabuÄŸunu da getirdim. Neden mi? Bir gün unutursam, salyangoz hızıyla da olsa bana, ilerlemenin ne demek olduÄŸunu hatırlatsın diye...’’

bottom of page